Alkali Su nedir?

         Suda bulunan hidrojen ve hidroksit iyonları miktarı, suyun asidik yada alkali özelliğini ortaya koyar. Eğer sudaki hidrojen iyonu fazlaysa su asidik, hidroksit iyonu fazlaysa alkali su olarak bilinmelidir. Bununla birlikte bilinmesi gereken diğer bir bilgi ise suyun pH değeri 7 seviyesinin altındaysa aynı şekilde su asidik, 7 seviyesindeyse nötr ve 7’nin üzerindeki değerlerdeyse alkali su olarak bilinir.

 

          Kısaca : Kullandığımız her türlü içme suyunda bulunan zararlı bileşenlerden arındırılarak ve pH Seviyesinin yükseltilmesi sonucu elde edilen, yüksek oksijen seviyeli, antioksidan özellikli, serbest radikalleri ve vücudumuzda biriken asidik toksinleri nötralize eden, bağışıklık sistemini güçlendirerek, sağlıklı, kaliteli ve uzun yaşamayı sağlayan en doğal Su’dur.
Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü yayınladığı bir deklarasyonda ; “Eğer her gün düzenli olarak iyileştirilmiş alkali iyonize su içersek tüm hastalıkların % 80 oranında azalacağı tahmin edilmektedir.” şeklinde görüş bildirmiştir.

 

Neden Alkali Su?

           Hepimiz vücudumuz hayatta kalabilmek için hafif alkali yapısını koruması gerektiğini biliriz. Kanımızın pH seviyesi 7.4 ve hücresel sıvı seviyesi ise yaklaşık pH 7.2 dir. Bu gerçeğe göre, hücrelerimiz sürekli olarak asidik atık üretmekte ve vücut sıvılarımız da hayatta kalabilmemiz için vücudun pH seviyesini korumaya çalışmaktadırlar. Vücudumuz asidik atıklardan kurtulmak için oldukça ağır bir çalışma yapar. Asidik atıklar ter ve idrar ile çıkartılır. Her ikisi de düşük pH seviyesine sahiptirler. Asidik cilt yüzeyi kendisi ile temas eden birçok mikrop ve virüsü öldürür. Yanısıra soluk verdiğimizde, karbon dioksit salınır, asidik atıkların sebep olduğu karbonik asitten kurtuluruz. Vücudumuz asidik atıklardan kurtulmak için bunca çaba harcarken diğer yandan bizler sürekli olarak vücudumuza atabileceğinden daha fazla atık yüklemeye devam ederiz. Buradaki sır, bazı katılaşmış asitleri sıvı aside dönüştürmektir. (Sıvı vücut tarafından kolayca atılabilir.)

          Eğer bir madde suda çözünmüyorsa, pH seviyesini de etkilemez. Örneğin; kolesterol, yağ asidi, böbrek taşları v.b katı asit türleridir. Asit kanı koyulaştırır/pıhtılaştırır! İşte bu problem asidik atık birikiminden kaynaklanmaktadır. Bu asidik atık yapılanması kan damarlarımızı tıkar ve kan dolaşımını durdurur. İyi bir kan akışı olmaksızın organlarımız fonksiyonlarını olması gerektiği gibi yerine getiremezler ve iyi beslenemedikleri için yetersiz kalmaya başlarlar.

          Kanser hücreleri asidiktirler, bu kanserin alkali bir ortamda gelişemeyeceği anlamına gelmektedir. Besinlerin oksidasyonu nedeniyle oluşan fosforik asit veya sülfürik asit vücudun üstesinden gelebilmesi açısından çok güçlü asitlerdir. Vücut bu durumu kemiklerden kalsiyum alarak dengeler. Fakat bu durumda kemiklerimizdeki kalsiyumu alırsak kendimizi ayakta tutabilmek için ne kullanacağız? İşte bu durum Osteoporoza neyin neden olduğunu açıklamaktadır. Küçük moleküler yapısı nedeniyle vücut tarafından diğer sulara göre çok daha hızlı ve daha iyi emilebilen alkali iyonize su içtiğinizde daha fazla antioksidan, alkalilik, ve kalsiyum alırsınız.

 

 

Alkali Suyun Faydaları

 

Aşağıdaki durumlarda alkali su kullanımı sonucu iyileşmeler görülmektedir.

  • Yüksek Kan basıncı
  • Ülser
  • Bağırsak Düzensizlikleri ve Hastalıkları
  • Egzama
  • Pre-Eklampik Toksima
  • Kalp Hastalıkları
  • Sindirim Problemleri
  • Alerji
  • Diyabetikler
  • Yüksek Tansiyon
  • Obezite
  • Noralji
  • Diz Kireçlenmesi
  • Alzheimer
  • Astım
  • Hemoroit
  • Kronik Yorgunluk
  • Gastrit

Yağ Yakımında Alkali Suyun Önemi Nedir?

         Yağ hücresinde, fazla şeker ve yağ asitlerinin birleşiminden oluşan trigliserid yağ depolarımızın ana maddesidir. Bu depolamayı sağlayan hormon, insülindir. İnsülini ortaya çıkaransa kandaki şeker miktarıdır. İnsülin olmadan yağ depolanamaz.

         Kanda şeker yoksa, enerji ihtiyacı için yağ dokusuna başvurulur. Yağ dokusundaki bu trigliseritler, önce tekrar onları oluşturan parçacıklara ayrılırlar. İçindeki şeker kısmı, karaciğere gönderilir. Yağ asidi kısmı ise kalp, kaslar gibi vücutta ihtiyaç duyulan yerlere gönderilip orada yanar, enerjiye dönüşür.

          Yanmak için oksijen gereklidir. Yanma sonucu oluşan artık, karbondioksittir. Oluşan karbondioksiti atmak zor gelirse vücut yağları yakmak istemez. Yağı enerji için kullanırken karbondioksitle asitlenme bedelini ödemek istemez. Yağ yakmamakta direnir. Bu direnmenin en önemli sebebi, vücudun zaten asit yüklü olmasıdır. Bu durumda direnci kırmak için en kolay çözüm alkali su içmektir. Vücut asit yükünün azaldığını görünce, metabolizmayı, enerji için yağları kullanmaya yönlendirir, böylece daha kolay kilo kaybedilir.

          Kandaki asitlenme kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltır. Kandaki oksijen azalınca dokularda da oksijen azalır. Yağ asitlerini enerjiye çevirecek organlarda, örneğin kaslarımızda yağlar yanamaz. Yağın yakılması için çok fazla oksijene ihtiyaç vardır. (çoruhlu, Ayşegül 2013, Alkali Diyet, 14. Baskı, Okyan Us, İstanbul)